ÇOCUĞUN AİLE İÇİNDE KORUNMASI

19 Apr, 2024

Ankara’da boşanma davaları bir yana, Aile mahkemesi yargıcı olarak artık en zor davalarım, nafakanın artırılması davaları oldu. İşte bir örnek:

Olay 1

Bir duruşmada nafakanın artırılması istemine karşı çıkan davalı erkek: “Devlet bana 50 lira zam yaptı. Bu, oransal olarak 6 liraya denk gelir. Öyle ise ben de bu kadar artırım yaparım.” dedi. Kadın ise: “Kızını duruşmadan sonra götürsün. Benim ona bakacak halim yok. Burada kimsesizim. Geçinemiyorum. Büyük kızım vardı o da evlenip İstanbul’a gitti. Ben Gerede’ye bir arkadaşımın yanına gidiyorum. Çocuk, İmam Hatipte okuyor, derslerinde başarılı, babası baksın artık.”diyerek davanın niteliğini değiştirmeyi isteyince, adam boynunu büktü: “Ben götüremem, kızı istediğim zaman vermedi. Şimdi yeniden evlendim ve eşimin çocuklarını ben istemedim. O da benimkini istemez.” Bu sırada dinleyici sıralarından 14-15 yaşlarındaki bir kız çocuğu ağlayarak atıldı: “Hakim bey, ben ne olacağım? Kimse beni istemiyor.” Hiç düşünmeden yanıtladım: “Korkma kızım, ben götürürüm evime seni.” Eşime espri de olsa bir akşam eve bir çocuk getirebilirim, sofraya her zaman bir tabak fazla koyalım, şeklinde söylediğim sözler, gerçekleşmek üzereydi. Tarafların her ikisinin de istemediği çocuklar sorunu, Yargıtay denetimi olmadığı için kamuoyuyla paylaşılmayan en zor sorunlarımızdan biri. SHÇEK’in yurtlarından birine teslim etmek, belki hukuki olarak doğru ama pratikte kötü bir çözüm. Çocuk mümkün olduğunca aile içinde kalmalı. Yukarıdaki somut olayda nafakayı, davanın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemez kuralına aykırı olarak geçici biçimde artırıyor ve çocuk için SHÇEK’ten öğrenim yardımı alarak sorunu çözüyorum.

Olay 2

Odamdayım. Kısa boylu, güçlü fizikli, el ve kolları bedenine göre fazlaca gelişmiş bir adam kapımı sertçe açıp içeriye giriyor. Ardında, kendine çok benzeyen iki erkek çocuğu. Biri, 13-14; diğeri, 9-10 yaşlarında. Adamın ilk sözü: “Hakim beyim ne yapacağım ben bu çocukları? Anaları evden atmış.” Aklıma hemen sorunun 4320 sayılı yasa uyarınca verdiğim koruma kararlarından doğabileceği olasılığı geliyor ve doğru çıkıyor. Ben adamı, anneleri de çocukları evden çıkartmış. Sebep, diyorum: “Ağabeyim kapı kolunu açmadı, annem de buna kızdı.” diyor küçük olanı. Büyükse, hınçlı hınçlı ağlıyor bu arada. Adam, Ulus’ta bir otelde kaldığını, çocuklara orada bakamayacağını anlatıyor. Çok mantıklı gelmiyor ama üç gün sonrası için bir itiraz duruşması açıyorum. Kadın duruşmaya geliyor. Adam, kadına şiddet uyguladığını kabul ediyor, ancak: “Eskişehir’e çalışmaya gittim. Oradan 600 TL para gönderdim. Hepsine bulaşık deterjanı almış, bu yüzden dövdüm” diyor. Adamın uyarması üzerine kadından, dizlerine kadar ayaklarını göstermesini istiyorum. Gösteriyor: mosmor, lime lime… Uzmanlardan rapor alıyorum. Ev pislik içinde, kadında “ obsessif kompulsif” denilen temizlik hastalığı var. Belediyeye evin temizlenmesi ve gıda yardımı, SHÇEK’e aileye yardım, İl Sağlık Müdürlüğü’ne de kadının tedavisi için yazılar gönderiyorum. Bunlar, bir aile mahkemesi hakiminin her an rastlayabileceği sorunlar. Özellikle koruma kararı verirken mutlaka çocukları da gözetmek gerekiyor. Zaten TMK’nun 346 ve devamı maddeleri gereği bu bir zorunluluk. Buna karşın aynı düzenleme Çocuk Koruma Kanununun 7/7 maddesinde de var. Demek ki aynı görev, hem aile mahkemesi hakimlerine hem de çocuk mahkemesi hakimlerine tanınmış, bu hem kaynak israfıdır hem de bir balığı içinde yaşadığı akvaryumu bir kenara bırakarak inceleme ve sağaltma işlemidir. Nasıl ki balığı, sağlıklı yaşatmak için akvaryumun suyunu temiz tutmak zorundaysanız, çocuğun suç işlemesini ya da zarar görmesini önlemek için, içinde yaşadığı ortamı, yani aileyi korumak ve kollamak zorundasınız. Çocuğu tek başına ele almak, yani bu görevi, aileyi dışlayarak, çocuk mahkemelerine bırakmak, ağaca bakarken ormanı görmemektir.

Bu yüzden önerim, aile hekimliği gibi, her aileye mahsus bir mahkemenin olmasıdır. Bu amaçla, Birleşik Aile Mahkemeleri kurulmalıdır ve çocuk mahkemelerinin görevleri, sulh hukuk mahkemelerinin vesayete ilişkin görevleri, sulh ceza mahkemesinin 4320 sayılı yasa uyarınca uyguladığı ceza hükümleri, bu mahkemenin görevine verilmelidir. Böylece çocuğun veya ailenin, hatta gelecekteki çocuklarının aynı mahkeme tarafından izlenebilmesi olanağı doğacak ve yargıç, verdiği kararların etkili olup olmadığını denetleme şansına sahip olacaktır. Öte yandan insanın insanlaşma sürecinde ulaştığı en önemli aşamalardan birisi, cins, ırk, renk, sınıf v.b. her türlü ayrımcılığın önlenmesidir. 4320 sayılı Yasa da cinsiyet ayrımcılığının önlenmesinde çok önemli bir araçtır. Ancak bunun yaptırımını uygulayacak olan sulh ceza mahkemesi yargıçlarından, olayın kökenini, içeriğini ve özelliklerini bilmedikleri bir kararı bu kapsamda değerlendirilmeleri, dolayısıyla verdikleri kararların etkili olması beklenemez.

Bu nedenle de hukuk disiplinleri arasında bir yaklaşımla ceza hükümlerinin uygulanması da kararların asıl sahibi olan aile mahkemelerine bırakılmalıdır. Çünkü çocuk ve aile, korunması gereken en önemli varlıklardır. Öyle ise kamunun ve mahkemelerin buna göre örgütlenmesi gerekir. Mevcut sistemle ağaca odaklanılmakta, aşırı ve gereksiz uzmanlaşmaya yol açılmakta orman, yani bütün gözden kaçırılmaktadır. Bunun sakıncası resmi evlilik olmaksızın birlikte yaşayan kadınların, erkeğin şiddetinden korunması sorununda da görülmektedir. Medeni hukukçular, “Biz önce resmi evlilik var mı? Ona bakarız.” demektedirler. Oysa 4320 sayılı yasada resmi evlilik aranmamaktadır. Resmi evlilik koşulunun aranması halinde erkek, çocuklarının annesi olan nikahsız eşine şiddet uygularsa, kadın için koruma önlemleri işletilmeyecek, çocuklara uygularsa işletilecektir. Çarpıklık ortadadır. Çünkü bakış açısı, belli bir hukuk dalıyla sınırlıdır. Amaca kilitlenmiş değildir ve ormanı görememektedir. Öyleyse, hukuk fakülteleri buna göre örgütlenmeli ve mevcut hukukçuların bu bakış açısını edinmeleri sağlanmalıdır. Sonuç olarak, çocuk mahkemeleri kapatılmalı ve Birleşik ya da Büyük Aile Mahkemeleri kurulmalıdır. Bu mahkemeler de ayrı yapılara taşınmalı; bağımsız, diğer mahkemelerden ayrı, amaca özgülenmiş, yani çocukları ve tarafları örselemeyen, korkutmayan renkli, cıvıl cıvıl salonlara kavuşmalıdır.

Danışmanlık ve destek almak için 0312 451 1723  numaralı telefon ve/veya [email protected]  e-posta adresi üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Online danışmanlık ve destek almak için buraya tıklayarak destek alabilirsiniz.